Muğla’nın Fethiye ilçesinde dershane borcu nedeniyle bir kişinin intihar etmesi dershane sistemi ile ilgili eleştirileri gündeme getirdi.
Artık çocukların hayatının sınav olduğunu, dershaneye başlama yaşının 10’a kadar düştüğünü ele alırsak dershane düzeninin ne kadar önemli boyutlara geldiğini anlayabiliriz.
Bu bağlamda Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un 1994 yılında bin 89 olan dershane sayısının bugün 4 bin 193’e çıktığını belirterek, ”Dershaneye giden öğrenci sayısı 1994 yılında 317 bin 217 iken bugün 1 milyon 174 bin 860’tır. Buna göre, 1994 yılından bugüne dershane sayısı yüzde 285, öğrenci sayısı da yüzde 270 artmıştır” şeklindeki sözleri sektörün boyutunu göstermesi açısından da ilginçtir.
Tabiki daha önce de yazdık dershaneler sayesinde bir sürü öğretmen, çalışan ekmek yiyor. Ama bu işi ticaret mantığıyla görenler de var. Bir sürü öğretmen boşta kalmamak için dershanelerde çalışmak zorunda kalıyor. Ağır şartlarla az paralara çalışan öğretmenler var.
Bu konu da Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ataması ve eğitim sistemi politikasını sorgulamak gerektiğini gösteren önemli bir mesele.
Tabi eğitim sistemi açısından düşünüldüğünde Milli Eğitim Bakanlığının yanlış politikaları sonucu dershane sektörü yıldan yıla büyümektedir. Dershaneler okullara alternatif hale gelmiş, eğitim ticarileştirilmiştir. Devlet, eğitimi neredeyse özel sektöre bırakır hale gelmiştir.
Aslında dershane sistemine karşı olmamakla birlikte bu işi eğitimcilerin yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle eğitimlerin dışındaki insanların ticaret mantığıyla dershanecilik veya eğitimcilik yapmaları eğitim sistemimize de zarar veriyor.
Ayrıca dershanelerin denetlenmesi arttırılmalı. Dershanelerde birçok öğretmen çalıştırılıyor. Birçoğu maaşlarını alamayabiliyor. Bu gibi sorunların üstüne gidilmeli.