Nilgün Güney tarafından kaleme alınan “Allah’a Samimiyetle Dua Etmenin Önemi” isimli makaleyi bu bölümde sizlerle paylaşıyoruz.
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”(Bakara Suresi, 186)
Allah’ın biz kullarına bağışladığı dua edebilmek çok büyük bir nimet ve lütuftur. Ayetten de anlaşılacağı üzere insanların Allah ile bağlantı kurabilmelerinin tek yolu dua etmektir. İnsan dua ettiği zaman hemen duasının cevabını almak ister ama Allah insanın duasına bazen hemen, bazen bir zaman sonra, bazen de hiç icabet etmeyebilir. Bütün bunların bir hikmeti vardır. Bu yüzden insan duasına cevap alamadığı için vazgeçmemelidir.
İnsanlar yaşamları boyunca Allah’a muhtaç bir hayat sürerler. İnsana güzelliğini, sağlığını, malını, zekasını sahip olduğu nimetleri veren sadece Yüce Allah’tır. Müslüman bunun bilincinde olan insandır. Bu yüzden Rabbi nimetleri kendinden eksiltiğinde de sürekli şükür içindedir. Müslüman böyle bir durumda da duasından geri kalmaz, şevkle Rabbinden iyiliği ve güzelliği ummaya devam eder.
Müslüman Allah’a yakın olmak için içindeki tüm sıkıntılarını, isteklerini ve bulunduğu zor durumu Allah’a dua ederek iletmeye çalışır. Allah bir ayetinde duanın nasıl yapılması gerektiğine şöyle dikkar çeker:
“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. “(A’raf Suresi, 55)
Ayrıca mümin dua ederken istemiş olduğu her nimetin Allah’a ait olduğunun bilincinde olarak dua eder. Mal-mülk istiyorsa gerçekte bütün mal-mülkün Allah’a ait olduğunu bilerek, güzellik istiyorsa bütün güzelliklerin Allah’ın sonsuz güzelliğinin bir tecellisi olduğunun bilincinde olarak dua eder. Bunun bilincinde olarak dua eden Hz. Süleyman’ın duası şu şekildedir:
“O da demişti ki: ‘Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.’ Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.’’ (Sad Suresi, 32)
Samimi mümin Yüce Allah’a dua ederken O’nun yaratmış olduğu kadere karşı teslimiyetli bir ruh halinde olur. Örneğin ciddi bir rahatsızlığı olan samimi mümin şifayı verecek olanın Allah olduğunu bilerek dua eder. Sağlığına kavuşup Allah’ın rızasını aramak için iyileşmeyi Allah’tan umut eder. Fakat Rabbimiz, bir hikmet üzerine şifayı vermezse, Allah’a gönülden bağlı olan mümin Rabbinin yarattığı kadere en güzel şekilde teslim olur. Rabbimizin yarattığı olaylarda bizim göremediğimiz pek çok hayır bulunmaktadır. Bundan dolayı samimi mümin bu duruma da hayır gözüyle bakar. Allah’ın kendisini hastalığını nedeniyle denendiğinin bilincinde olduğu için sabır gösterir ve ahirette bir ecir vesilesi olarak görür. Bu hastalıkla beraberinde kendisinin derinleştiğini, olgunluk kazandığını, dünya hayatının bağlarından uzaklaşmasına vesile olduğunu düşündüğü için Rabbine şükreder. Hz. İbrahim’in duasını kendine örnek alır.
“hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur;” (Şuara Suresi, 80)
Nilgün GÜNEY