Toplumda Gelenek, Görenek, İnanç ve Renkler…
Bir toplumun sahip olduğu değerleri en iyi yansıtan unsurlar o topluma kültür değerleridir.
Folklorik ürünleri incelendiğinde her döneme ait folklor öğelerinin ortaya çıktığı döneme ait bazı önemli bilgileri bizlere verdiği görülmektedir. Araştırmamız neticesinde toplumsal yapımızı yansıtan, bir devre ait bilgiler veren bazı sözlü kültür öğelerinin varlığını tespit ettik.
Her gelen yeninin eskiyi kötüleme geleneğinden dolayı bazı gerçekler yanlış anlatılmaktadır. Örneğin Osmanlıyı hanedanı ile eğitim, kültür ve ahlâk sistemi ile karalamaya bütün gücü ile gayret etmişlerdir. Fakat buna rağmen halkımız “Osmanlıyı” ve “Osmanlılığı” bir ahlâk ve terbiye, bir vâkar ve ciddiyet, bir namus ve fazilet abidesi olarak görmüştür. Kızına terbiyeli ve namuslu olmasını ihtar etmek için birçok annenin “Osmanlı ol” diye çıkıştığını, ağırbaşlı, asil ve vâkur kadınların “Osmanlı kadın” kabul edildiği ve halk türlerimizde “kız nişanlın geliyor Osmanlıca yürü” diye ikaz etmektedir. Bir başka halk türümüzde ise “Annesi Osmanlı duymadan sezer”sözü ile Osmanlı bazı faziletlerin kaynağı olarak gösterilmektedir. Osmanlı dönemi toplum yapısı folklorumuza bu şekilde yansırken günümüz toplumunda ise “Şimdi zaman demokrat / herkes sevdiğine varacak” sözü ile de çağımızın daha hürriyetli daha ılımlı bir yaklaşım gösterdiğinin delili sayılabilir.
Türk toplumunun âdet, gelenek ve görenekleri incelendiğinde eski dini yapının izlerini görmek mümkündür. Örneğin gerek şaman gerekse eski Türk inanç sisteminde büyüklerin hurafelerinde günümüze kadar yaşayan hadislerden biri “al basması”dır. yaygın inanca göre Al karısı doğumdan kırk gün önceden hamile kadınları takip etmeye başlayarak kırk gün sonraya kadar bu işe devam eder. Fırsatını bulup ağzından girerek ciğerini söküp yemeye çalışır. Buna hâlâ inanılıyor olması şamanist kültürünün etkisinin günümüzde sürdüğünü göstermektedir. Bunun gibi birçok şamanist geleneğinin Anadolu’da izlerini görmek mümkündür.
Eski Türk toplumunda renklerin özel anlamları ifade ettiğine inanılırdı. Renklerin temsil ettiği kavramlar Türk kültürü ve geleneklerinin mühim bir kısmını oluşturur. Türkler zevk, düşünce ve inanışlarına göre bazı renkleri sevip onları uğurlu saymışlardır. Hatta bazen de bir renge ilahi bir boya verip onu Tanrının rengi gibi kabul etmişlerdir. Örneğin gök rengi gibi. Bazen de bir rengi uğursuzluk timsali görmüşler ve ona nefret beslemişlerdir; mesela kara ve sarı renkler gibi. Bazı renkleri de bir semti veya büyüklük ve azameti temsil etmek için kullanmışlardır. Mesela Akdeniz, Karadeniz, Karadağ gibi.
Dilimizde renklerle ilgili birçok deyim ve atasözü bulunmaktadır. Bunlara örnek verecek olursak “kara” renk ilgili olan “kara donlu kafir” sözü ile Hıristiyan kişiler kastedilmektedir. Türklerde kara rengi uğursuzluk alameti sayıldığından, kötü anlamına gelen “kara” sözcüğü tamlamaların başına getirilmiştir. Örneğin “Kara baht” , “kara gün”, “kara günlere kalmak” vs. bunlara ilaveten;
“Kara yanına varma, kara bulaşır”
“Kara yumakla ağarmaz”
“Kara haber tez duyulur”
Türklerin sevdiği renklerden biride Kızıl-Kırmızı renktir. Bu renkle ilgili olarak “Türk’ün gözü aladır” sözü toplumda, yaygın olarak kullanılır. Bu rengin güç ve akıncılığın sembolü olması Türk toplumu tarafında gözde olmasının nedeni olabilir.
Son olarak Anadolu köylerinin adlarının renklerle ilişkisini araştıran Prof. Özcan Başkan, bu adların 2500 tanesi Kara, 1500 tanesi Gök, 800 tanesinin de Ak ismini aldığı sonucuna varmıştır. Müellifin fikrine göre bu adlandırmada yerin çevresinin renk hususiyetleri mühim rol oynamıştır.
Tarihçi Muhammed DARICI’ya ait bir çalışmadır. www.hayhay.net
ben bu siteyi çok sevdim tam ardığım gibi arştırma yazıları bulabiliyorum =)=)
örnekler nerede