NİKSAR YAĞIBASAN MEDRESESİ VE TÜRBESİ

Yağıbasan Medresesi, Anadolu’da mevcudiyeti bilinen en eski medreselerden biridir. Hatta birçok kaynağa göre en eskisidir. Yağıbasan Medresesi ve Türbesi bu nedenle önem arzetmektedir.

Danişmendli Melik Nizameddin Yağıbasan (1142-1164) tarafından yaptırılmıştır. Niksar Kalesi surları içinde yer alan medresenin pek çok bölümü harap olmakla beraber bazı bölümleri bütün ihtişamıyla hala ayaktadır. Medrese ile ilgili olduğu söylenen Yağıbasan adını taşıyan kitabeyi H. 552 (M. 1157) İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Melik Ahmed Danişmend Gazi türbesinde iç kapının yanında gördüğünü söylemektedir. Bu kitabe şimdi Tokat müzesinde bulunmaktadır. 1906 yılında Halil Edhem tarafından okunan kitabe neşredilmiştir.

Sağ tarafından bir kısmı kırık olan kitabenin 53×37 cm ebadında 5 satırlık sülüs yazısı bulunmaktadır.

Moloz taşlarıyla yapılan binanın duvarları kaba bir şekilde hem içten hem de dıştan kalıp harç sıvayla sıvanmıştır. Yanlamasına 11 metre olan merkez salon her köşede üst üste konmuş iki köşe bingisine dayanan ve bugün yıkık durumda olan bir kubbeyle örtülmüştür. Aynı şekilde kemerleştirilmiş olan odalar merkezi salonun cephelerine yayılmıştır.

Plan olarak Tokat Yağıbasan Medresesine benzemektedir. İnşa edilirken iç kale surlarından faydalanıldığı için düzgün olmayan kareye benzer dikdörtgen bir plan sergilemektedir. Kapalı avlulu, tek katlı üç veya dört eyvanlı medrese grubuna girmektedir. Avlunun üzerindeki kubbe çifte tromplu kademeli traplara oturtulmaktadır. Eserdeki hücreler asimetrik olarak yerleştirilmiştir.

Moloz duvarlar beş sıra tuğla hatıllı yontma taşla kaplı olmakla beraber bu taşların çoğu sonradan götürülmüş, böylece eser harap olmuştur. Eserin iç duvarları genellikle 115 cm kalınlığında örülmüştür. Bununla birlikte batı duvarının güney kısmı hariç, dış duvarları 150-160 cm kalınlığındadır.

Medresenin kale duvarına bitişik olan kısımdaki hacimlerin dışarıya bakan pencereleri vardır. Yan odalarda sise dış pencere izine rastlanmamaktadır. Binanın kuzey kısmını meydana getirdikten sonra yanlarda binaya dik olarak uzayıp giden kale duvarlarına pencere açıldığı, fakat kalenin içindeki düzlüğe bakan duvarların güvenlik açısından sağır bırakıldığı anlaşılmaktadır. Dışarıya penceresi olamayan hücreler kapıları üstüne konulan tepe pencerelerden ışık almaktadır.

Medresenin giriş kapısının bulunduğu tahmin edilen güney kısmı bugün tamamen çökmüş durumdadır. Özellikle 1942 depremi yapıda büyük tahribata yol açmıştır. İ. Hakkı Uzunçarşılı, 1927 yılında yayımladığı eserinde Yağıbasan camiinden de bahsetmiş ve caminin fıçı şeklinde olduğunu taş ve tuğladan yapıldığını belirtmiştir.

İç kale surlarının içinde kalan kümbet, Yağıbasan Medresesinin batısında kalmaktadır. Yapının kitabesi yoktur, mimarı belli değildir. 1939 depreminde Niksar’daki diğer yapılar gibi yıkılmış olmalıdır ki, bugün yapı tamamen yıkılmış ve moloz taş yığını halini almıştır.

Albert Gabriel 1930’lu yıllarda geldiği Niksar’da bu türbeyi Yağıbasan Medresesi’nin batısında kurulmuş sekizgen bir yapı olarak tanımlayarak halk arasında Yağıbasan Mescidi olarak bilindiğini söyler. Kulak tekkesiyle aynı tip olarak kabul ettiği yapının mescit olarak hizmet verdiğini belirtmektedir.

Sekizgen olarak yapılan salonu (avlusu) örten tavan kubbesi moloz taşlarla yapılmıştır. Yalnız pencere kemerleri tuğladan örülmüştür. Dış taraftaki kaplama taşı içindeki tuğla silmeler yontu taş dizileriyle yer değiştirerek süslenmiştir. www.hayhay.net

Tarihçi ALPEREN ERYILMAZ ve TALHA GÖNÜLALAN’A ait bir çalışmadır.

“NİKSAR YAĞIBASAN MEDRESESİ VE TÜRBESİ” üzerine bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.