Bu yazımızda sizlere Moğollar hakkında bilgiler vereceğiz. Merak edenler için bilgilendirici faydalı bir yazı olduğunu düşünüyoruz.
GİRİŞ
Moğolca’da Mongol ulusu olarak zikredilen Moğollar, tarihte zaman zaman görünmelerine rağmen, oluşturdukları devletler ve bu devletlerin yaptığı, istila olarak değerlendirilen faaliyetlerle tarihin kimi dönemlerinde dönüm noktası oluşturacak olaylara sebep olmuşlardır. Moğol dendiği zaman aklımıza Cengiz Han ve Timur gibi şahsiyetler gelmektedir. Kösedağ ve Ankara savaşlarıyla Türk tarihinde yaptıkları olumsuz etki hala tartışılmaktadır. Lakin biz burada Moğolistan ve Moğollar hakkında elimizdeki az sayıdaki kaynaktan faydalanarak bilgi vermeye çalışacağız.
A-) MOĞOLİSTAN
Moğolca, Mongol uls. Orta Asya’nın kuzeyindeki ülkedir. Kuzeyde Rusya, doğu, güney ve batıda ise, Çin Halk Cumhuriyeti ile çevrilidir. Yüzölçümü 1.566.500. km. karedir. Asya kıtasının altıncı büyük ülkesi olmasına karşın, en az nüfuslu ülkeleri arasındadır. Uzun yıllar göçebe yaşam biçiminin egemen olduğu, geri bir ülke olarak kalan Moğolistan, 20. yüzyılda çarpıcı bir gelişme göstererek her alanda oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştır. Başkenti Ulan Bator (Ulaan baatar) ve 1992′de tahmini nüfusu 2.182.000.’dir.1
Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında uzanan bölge ovaları ve sıradağları içine alan gerçek bir yayladır. Ortalama yüksekliği 1580 metreyi bulur. Bölgenin en yüksek kesimi Altay Dağlarındaki Kuyten Doruğu (4388 m), en alçak yeri ise yaylanın kuzey doğu ucunda Sovyet sınırı yakınındaki Çucu Nor(532)’dur. Moğolistan’ın hemen her yerinde yüksek, buzla kaplı dağlar yer alır. Fiziki açıdan Moğolistan üç kısıma ayrılır.
Kuzeybatıdaki dağlık bölge: Yer yer havzalarla yarılan bölge, sıradağlarla (Altay, Saycumen, Hanyay, Sayan, Hantey) çevrilidir. Irmakları boldur.
Orta Kesim veya Gobi Bölgesi: Yaylanın en alçak ve tek düze kısmı olan Gobi çölünün başlıca özelliği birbirinden ayrı ve rüzgarlı alçak sıradağlardır. Bu bölgenin sert rüzgarları Moğolistan’daki ince toprak tabakalarını Çin’e uçurmuş, geriye kum ve çakılla kaplı kayalar kalmıştır.
Güneydoğu Moğolistan: Gobi çölünün iç veya Çin kısmında uzanan bu bölge, dağlarla yarılmış olduğundan kuzeybatı kesimlerini andırır. İç Moğolistan’ın iktisadi açıdan en canlı yeridir.2
Moğolistan’da sık ve yaygın sıcaklık değişiminin yanı sıra son derece düşük yağış miktarıyla belirlenen sert bir kara iklimi hüküm sürer. Bitki örtüsü kuzeyde sık ormanlar genellikle Sibirya melezi, sedir, ladin, çam ve huş ağacından oluşur. Yükseklerde tayga ormanları ve daha yukarılarda ise Alp kuşağı çiçeklerine rastlanır. Güneydeki kurak alanlar ise seyrek otlaklarla kaplı olup buralar keçi, deve ve koyunlar için elverişlidir. Su kaynakları çevresinde ise Karaağaç ve Kavak topluluklarına rastlanır.
Moğolistan’ın yerleşim dokusuna bakarsak yapılan kazılarda insan yerleşiminin çok eskilere dayandığı görülmektedir. Geçmişte halkın hayvancılık ile uğraşmaları nedeniyle yurt denen çadırlarda kalmakta olan köylüler günümüzde ise yerleşik yaşama geçmiştir. Kentsel yerleşmelerdeki gelişme çok çarpıcıdır. Başkent Ulan Bator , Trans-Moğolistan Demiryolu üzerindeki Darhan ve sanayi kenti Erdene düzenli planları ve modern görünümleriyle dikkat çekicidir.
Moğolistan nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan Moğollar birkaç kola ayrılır. Bu kolların en büyüğü Halhaların nüfus içindeki oranı dörtte üçü geçer. Öteki önemli kolları ise Buryatlar, Dorbet Moğolları ve Dariganga Moğolları sayılabilir. Moğolların bir bölümü Çin’e bağlı İç Moğolistan ile Rusya’nın komşu bölgelerinde kalmıştır. Moğolistan’daki başlıca azınlık topluluklar Kazaklar, Bayatlar, Ruslar ve Çinlilerdir. Resmi dil Moğolca’nın Halha lehçesidir, nüfusun yaklaşık yüzde 90′ı bu lehçeyi bilir. Ayrıca çeşitli Türk dilleri, Rusça ve Çince de konuşulur. Moğollar arasında en yaygın din olan Tibet Budacılığı, baskılar karşısında etkisini önemli ölçüde yitirmiştir.3
B-MOĞOLLAR
Malum olduğu veçhile, bugünkü Moğol kabileleri muhtelif siyasi birliklere dahil olarak Asya’nın geniş sahalarında Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya’nın arasında uzanan topraklarda yaşarlar. Muasır Moğolların içinde yaşadıkları iktisadi, içtimai ve hayat tarzı şartları başka başkadır. Birbirinden az çok ayrılan, muhtelif lehçelerde ve şivelerde konuşurlar. Moğol dili, daha doğrusu Moğol lehçelerinden biri ana dili olan kabilelere Moğol denir.4 Ayırt edici fiziksel özellikleri tıknaz yapıları, kısa kol ve bacakları, sarı ile koyu kahverengi arasında değişen tenleri, koyu renk saçları ve kahverengi ile siyah arasında değişen çekik gözleridir. Çıkık elmacık kemikleri ile göz ve burun yapılarından dolayı düz bir görünüm taşıyan yüzleri oval ya da yuvarlak biçimlidir.5
Moğol kökenine bakacak olursak “Çin yıllıklarında ve Garp kaynaklarında Türkler daha çok Moğol tipinde tasvir edilmiştir. Türklerle Moğollar arasında dil birliği bakımından bir münasebet olmadığı, etnoloji yönünden de bir ilgi bulunmadığı ve bilhassa Orta-Asya’daki kazılarda elde edilen antropolojik malzemenin incelenmesi sonucu olarak, bu iki kavim arasında soy birliğinin bahis konusu edilemeyeceği ortaya konduğuna göre, eski çağlarda Türklerin Moğol ırkından gösterilmeleri, o zamanın Türk devletlerinde Moğol unsurunun çokluğu ile açıklanabilir. Moğollarla-Türkler tarih boyunca sıkı temasları olmuş, Moğol kitleleri yoğun olarak Türk idaresine alınmış ve on binlerce Moğol, Türklerle birlikte uzun göçlere katılmışlardır. Ayrıca sıkı temasların mümkün kıldığı bazı ırki ihtilaflar da düşünülürse”6 Türk-Moğol kitlelerinin birbirine karıştırılmış olması da mümkündür.
1-) Moğol Tarihi
Bugün Moğolistan olarak zikredilen bölge tarih sahnesinde ilk defa Türklerle ön plana çıkmış ve Türkler Hun İmparatorluğu’nu kurmuşlardır. Çin’le daima mücadele halinde bulunan Hunlardan sonra da Kök-Türk İmparatorluğu’nun merkezi de burası olmuştur. Türkler IX.yüzyıldan dan itibaren yavaş yavaş batıya doğru kaymaya başlamışlardır.Türklerin en eski dil ve kültür abidesi olarak bilinen Orhun ve Yenisey yazıtları bu bölgede meydana gelmiş ve bu bölge artık Moğolistan olarak tanınmakta ve Türklerle ilgisi, ancak tarihi bir değer taşımaktadır.7
Tarih sahnesinde Moğol adı ilk defa Çin İmparator ailesi “Tang hanedanı zamanında hazırlanmış bir kabileler listesinde geçer.”8 Moğollar, Çin sınırına sürekli olarak akınlar yapıyor, tarım ürünlerini ve yerleşik ekonominin öbür üretim maddelerini yağmalıyorlardı. 1146 yılında Çinliler, baş edemedikleri Moğollarla bir antlaşma yaptı. Daha sonra Cengiz Han adını alacak olan Temuçin’in babası Yesugey zamanında, Moğolların gücü daha da arttı. Yesugey Tatarlar tarafından zehirlenip öldürülünce yerine geçen Temuçin, bozkır halklarını birleştirmek isteyen babasının amacını gerçekleştirdi.9 Daha çok güçlü devletlerin idaresinde yaşayan Moğolların ilk imparatorluklarının “kurucusu ve ilk hükümdarı” Cengiz Han’dır(1206-1227).10
Cengiz Han, Çin’e karşı başarılı seferler düzenlemiş Kuzey Çin İmparatorluğu’nu yıkmış ve Orta Asya’daki devletleri ele geçirerek sınırlarını İndus’a, İran körfezine ve Güney Kafkaslara kadar genişletti. Cengiz Han ölümünden önce Moğol geleneklerine göre ülkeyi oğulları Cuci ( Yenisey Irmağı ile Aral gölünün batısı), Çağatay (Kaşgar toprakları ve Maveraünnehir’in büyük bölümü), Toluy ( Moğolistan’ın doğu kesimi) arasında paylaştırdı. 1229′da toplanan Moğol kurultayında Ögedey büyük han seçildi. Bu tarihten sonra geniş Moğol İmparatorluğu, büyük hanlığa bağlı olmakla birlikte büyük ölçüde bağımsız davranan bir dizi hanlığa dönüştü. Cuci’nin oğlu Batu Han tarafından Altın Ordu Devleti aşağı Volga merkez olmak üzere kuruldu. Hanlığa bağlı topraklarda Türklerin yoğun olmasından dolayı Moğolca’nın yerini Türkçe alırken, Müslümanlık egemen din oldu. Güçlenen Moskova Prensliği karşısında gerileyen Altın Ordu, Timur akınları sonunda dağılmaya yüz tuttu. Altın Ordu gibi Çağatay Hanlığı da bozkır geleneklerini devam ettirmiş ve sık sık büyük hanlık ile çatışmaya girmiştir. Hülagu tarafından kurulan İlhanlılar ise daha çok büyük hanlığa bağlılığa devam etmişlerdir.11
1264-1294 yılları arasında Moğolların başına geçen Kubilay zamanında da İran ve Rusya’ya kadar uzanılıp Çin’i istila etmişlerse de Moğolistan, Moğolların ana yurdu olarak kalmıştır. Moğolistan’da bir çok Katolik, Nasturi, Mani’ci, Buddha’cı ve Müslüman topluluğu yaşıyordu. Kubilay Han’ın zamanında Tibet Buddhacılığı yaygınlaştı.
1368 yılında Çin’de Moğol hakimiyeti sona ermiş, Çin’deki son Moğol İmparatoru Toğan Timur, Çinlilerin giriştiği milliyetçi hareket neticesinde kaçmış ve Moğolistan yeniden merkez olmuştu. Çin’deki Ming hanedanı Moğolların gücünü toplamaması için sık sık saldırılarda bulunup Moğolları yıpratıyorlardı.12
1644′lü yıllarda ise Mançular Qing hanedanı adı altında Çin’i yönetmeye başladılar. Moğol birlikleri Çin’in fethinde önemli rol oynadılar. Bu savaşlarda asker gücü olarak kullanılan Moğolistan’ın güney kesimi, geliştirilen yönetim biçimiyle zamanla Çin’le bütünleşti ve İç Moğolistan olarak anılmaya başladı. Bu toprakların dışında kalan Dış Moğolistan’ın imparatorluğa katılması ise 100 yılı aşkın bir zaman aldı. Mançu egemenliğine karşı en güçlü direnişi Oryatlar göstermiş, nitekim Halhalarla süren çatışma nedeniyle bütün Moğolları birleştirememişlerdir. Çungarların beyi Galdan gibi, savaşçıların ( aya Pandita adlı din adamlarının giriştikleri faaliyetler Moğolları ayakta tutmaya yetmedi. Mançular yer yer Moğollara karşı kitle kıyımına varan bir dizi askeri harekatla, Moğolistan’ın fethini ancak 1759′da tamamlayabildiler. Moğol askeri gücünün önemini yitirmesinden sonra, Mançu İmparatorları daha çok Budacı din adamlarına dayanma yoluna gittiler. Ticaret Çinlilerin eline geçerken, Moğolistan’ın yaşam düzeyi hızla geriledi, sınır bölgelerine Çinlilerin yerleşmesiyle otlak alanları daraldı.
1900′lü yıllara kadar Çin hakimiyeti altında yaşamış olan Moğollar, 1904-1905 Rus-Japon savaşında görüldüler. Nitekim bu savaşta Moğol paralı askerleri kullanıldı. Savaştan sonra imzalanan gizli bir antlaşmayla Ruslar, Moğol topraklarının büyük bir bölümünü Japon nüfuz alanının bir parçası olarak tanıdılar. Çin’deki 1911 devriminin ardından Cebtsundamba Hutuhtu’nun önderliğinde birleşerek Moğollar, Rus Çarlığının desteğine güvenerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ama Japonya ve İngiltere ile ilişkilerini bozmak istemeyen Rusya, ağırlığını özerklikten yana kullanarak bu statünün kabul edilmesini sağladılar. 1917 devrimine kadar süren bu durum Rusya’daki gelişmeler üzerine Moğolistan’a giren bir Çin ordusu yöneticileri burayı zorla Çin Cumhuriyeti’ne katılmaya zorladı. Bolşeviklerden kaçan Ungern-Sternberg (Deli Boran) Moğolistan’a girip Beyaz kuvvetlerin başında Çin işgaline son verdiler ve Moğollar’a karşı da acımasız baskılara giriştiler.
Bu karışık durumda eski bir asker olan Damding Sühbaatar ve aydın olan Khorloghiyin Çoybalsan’ın önderliğinde güçlü bir Moğolistan bağımsızlık hareketi başlattılar. Kızıl ordudan yardım alan devrimciler, işgalci birlikleri yenilgiye uğratarak Temmuz 1921′de başkent Urga’yı (bugün Ulan Batur) aldı. 26 Kasım 1924′te Halk Cumhuriyeti ilan edildi. İç Moğolistan’a saldırılar düzenleyen Japonlar, 1939′da kuzey doğu Moğolistan’ı işgal etmeye çalıştılarsa da Sovyet birliklerinden destek alan Moğol birlikleri Japonları ağır bir yenilgiye uğrattılar. İkinci Dünya Savaşı sonlarında İç Moğolistan’da Ruslar ve Moğollar askeri harekata geçtilerse de İç Moğolistan’da yönetim Çinli komünistlerin eline geçti. Yalta Konferansı 195 kararları doğrultusunda yapılan plebisitte halkın çoğunluğu bağımsızlık yönünde oy kullandı. Ama Çin’le süren sınır anlaşmazlığı ve A.B.D.’nin muhalefeti nedeniyle ancak 1961′de Birleşmiş Milletlere girdi. S.S.C.B. ile sıkı bağlar kuran Moğolistan ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında sınırların belirlenmesinden sonra da süren gerginlik 1980′lerde önemli ölçüde ortadan kalktı. 1989′da Moğolistan Devrimci Halk Partisi Merkez Komitesi hantal işleyişi ve bürokratik engelleri ortadan kaldırmak için bir reform programı yürürlüğe koydu. Aynı yıl Sovyet birlikleri geri çekilmeye başladı. 1990′da çok partili sisteme geçiş için gerekli anayasa değişikliği yapıldı. Aynı yıl düzenlenen ilk çok partili seçimlerde Moğolistan Devrimci Halk Partisi kazanırken muhalefet partileri de parlamentoya girdi. 1991′de piyasa ekonomisine geçiş yolunda ilk adımlar atılırken, ülke önemli ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldı. 1992′de yürürlüğe giren yeni anayasayla ülkenin adındaki halk cumhuriyeti sözcüğü kaldırıldı.13 Şu anki başbanları da Natsagiin Bagabandi’dir.
2-) Moğol Dini
Devrimden önce Şamancılık ve Şamancılık etkisinde bir Tibet Buddha’cılığı en yaygın dinlerdi. Tibet Buddha’cılığı resmi devlet diniydi. 1924′te son yaşayan Buddha’nın ölümünden sonra durum çok değişti. XX. Yüzyılın ortalarında Buddha’cılık kısıtlandı ve denetim altına alındı, manastırların çoğu ya yakıldı veya başka işler için kullanılmaya başlandı, tarih ve sanat değeri olan bazı manastırlar müze haline getirildi. 14 Kaynak bulamamamla birlikte tahminimce bir kısım Moğolların İslamiyet’i seçmiş olabileceklerini düşünüyorum.
SONUÇ
Moğolistan, Orta Asya’nın kuzeyinde Çin ve Asya arasında uzanan, toprakları geniş, fakat nüfus itibariyle düşük bir yapı arz eden Asya ülkesidir. Yüksek ovalar ve sıradağlarla çevrili olup, yakın zamanlara kadar göçebe hayat sürüp, yurt denen çadırlarda yaşamışlar, ancak son dönemlerde büyük ölçüde yerleşik hayata geçmişlerdir. Tarih sahnesinde Türklerle iç içe yaşamış olan bu toplum, gerek konuştukları dille ve gerekse fiziksel özellikleriyle Türk ırkından ayrılmaktadırlar. Uzun müddet Çin hakimiyetinde de yaşamış olan Moğollar, yirminci yüzyıl Çin, Japonya ve Rusya arasındaki mücadelelerde kullanılmışlardır. 1945′te yapılan plebisitte bağımsızlık yolunda önemli bir adım atmışlar, 1961′de Birleşmiş Milletlere dahil olmuşlar, 1992′de de ülkenin adındaki halk ifadesi kaldırılarak Moğol Cumhuriyeti olmuş ve gelişme yolunda önemli adımlar atmışlardır.
BİBLİYOGRAFYA
“Moğolistan”, Ana Britanica, XVII.
KILIÇOĞLU, Safa, Nezihe ARAZ, Hakkı DEVRİM, Meydan-Larousse, VIII, İstanbul 1990.
VLADİMİRTSOV, B.Y., Moğolların İçtimai Teşkilatı, çev. Abdülkadir İNAL, Ankara 1944.
KAFESOĞLU, İbrahim, “Türkler”, M.E.B.İ.A., XII. Kısım 2, İstanbul 1988.
TEMİR, Ahmet, “Orta Asya ve Kıpçak Bozkırlarında Kurulmuş Türk Devletleri”, Türk Dünyası El Kitabı, I , Ankara 1992.
KAFALI, Mustafa, “Cengiz Han”, T.D.V.İ.A., VII, İstanbul 1993.
1 “Moğolistan”, Ana Britanica, c. XVI., s.170.
2 Safa Kılıçoğlu, “Moğolistan”, Meydan-Larousse, VIII, İstanbul 1990,s.866.
3 Ana Britaica,XVI, s. 170.
4 B.Y. Vladimirtsov, Moğolların İçtimai Teşkilatı, çev. Abdülkadir İnal, Ankara 1944, s.13.
5 Ana Britanica, XVI, s.175.
6 İbrahim Kafesoğlu, “Türkler”,M.E.B.İ.A., XII. Kısım 2, İstanbul 1988, s. 144-145.
7 Ahmet Temir, “Orta Asya ve Kıpçak Bozkırlarında Kurulmuş Türk Devletleri”, Türk Dünyası El Kitabı, I , Ankara 1992, s.383.
8 Ana Britanica, XVI, s.173.
9 Meydan-Larousse, s. 869.
10 Mustafa Kafalı, “Cengiz Han”, D.İ.A., VII, İstanbul 1993, s. 367.
11 Ana Britanica, XVII, aynı yer.
12 Meydan-Larousse, s. 870.
13 Ana Britanica, XVII, s. 173 vd.
14 Meydan-Larousse, s.872.
Yazar: admin | 17 Mart 2009 | Kategori: Dünya Tarihi
Etiketler: aya Pandita, başkenti ulan bator olan ülke, budacılık, Buddha’, Buddhacılık, Cebtsundamba Hutuhtu, Cengiz Han ve Timur, çungar, çungarlar, Kösedağ ve Ankara savaşları, moğol tarihi, moğol tipi, Moğolca, MOĞOLİSTAN, Moğolistan Devrimci Halk Partisi, moğolistan tarihi, MOĞOLLAR, MOĞOLLAR bilgi, MOĞOLLAR hakkında, moğollar türk mü ?, Moğollarla-Türkler, mongol, Mongol uls., mongol ulusu, muhtelif, Orhun ve Yenisey yazıtları, Orta Asya’nın kuzeyindeki ülke, Pandita, Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti, soy birliği, tıknaz yapı, türk moğol, Ulan Bator (Ulaan baatar)