Medrese Müessesesi hakkında kaleme aldığım çalışmamın internette birçok siteye alındığını gördükten sonra çalışmamı sistematik bir şekilde bölümlere ayırmayı uygun gördüm. İlk olarak Osmanlılarda Medrese Müessesesi üzerinde duracağım.
Konuya geçmeden önce www.hayhay.net takip etmenizi ve benzer yazılara da , ilgili kategorilere de bakmanızı tavsiye ederim.
Osmanlılar ilk Selçuklu, Mısır , Türkistan medreselerini örnek aldılar. Bu kendilerinden önceki Türk-İslam faaliyetlerinin devamıdır. Zaten birçok alanda kendilerinden önceki Türk-İslam devletlerinden özellikle Selçuklulardan etkilenmiş , başta kültür ve medeniyet alanında birçok kurumu benzer bir şekilde Osmanlı Devleti bünyesine intibat ettirmişlerdir.
Osmanlılarda kuruluşta bilim politikası; diğer ülkelerdeki ünlü bilim adamlarını, tahsilini gelişmiş yerde tamamlamaya gidenleri celbetmek şeklindeydi.
İlk Osmanlı medresesini Orhan Bey, İznik’te 1331’de kiliseden çevirerek açtı. İlk müderrisi Kayserili Davud ( Davudi Kayseri ) oldu. Sonradan bu medresede çalışan Tac al-Din ve Ala al-Din Asvad zamanlarında İznik, Osmanlı’nın bilim-kültür merkezi oldu.
İkinci medreseyi Şehzade Süleyman, yine İznik’te açtı. Bunun vakıfları Rumeli’deydi ve Daru’l-Hadis ile Daru’l Kurrası vardı. Üçüncü medreseyi Orhan Bey 1338’de Bursa’da kurdu. Bu Manastır Medresesi’dir(manastırdan çevrilme veya manastır yanında kurulmasından). Dördüncü medreseyi Orhan Bey Bursa’da, beşinci medreseyi Şehzade Süleyman Yenişehir’de kurdu. Bu beşinci medrese 25 odalı ve kütüphaneliydi. Altıncı medreseyi ise Orhan Bey, Adapazarı’nda kurdu. Sonra Lala Şahin Paşa, Bursa ve Kirmasti’de iki medrese kurdu.
I. Murad; Bursa’da “Hüdavendigar” ve “Kaplıca” medreselerini, Y. Bayezid da Bursa ve Edirne’de iki medrese kurdular. Çelebi Mehmet; Merzifon (1414) ve Bursa’da (1420) medrese kurdu. Bursa Yeşil Medrese, devrin en yüksek dereceli medresesiydi ve Molla Husrev, Molla Hayali burada ders vermekteydi. Böylece Bursa, İznik yerine yeni bilim-kültür merkezi oldu. Bayezid Paşa da Bursa’da bir medrese kurdu. Sonra II. Murad Bursa ve Edirne’de iki medrese kurdu.
And. Selçuklu ve beyliklerden de medrese intikal etmiştir. İslam hukukuna göre ele geçirilen memleketteki vakıfların işleyişi onaylanıp, geçerliliğinin devamı sağlandığından bu medreseleri Fatih İlmiye teşkilatı içine almıştır ve bunlar Kırklı Medreseler’e dahil olmuştur.
Fatih, İstanbul’un fethi sonrasında Nizamü’l-Mülk tarzında medrese sistemi kurmaya çalıştı. Bir devlet üniversitesi kurmayı amaçladı. Amacı bilime hizmet edip, büyük bilim adamı yetiştirmek ve devlete yüksek dereceli memurları yetiştirmekti. Merkezi ve mutlak devleti gerçekleştirmek için yüksek memurların iyi seviyede ve denk eğitim alması şarttı. Fatih bu nedenle önce yüksek dereceli Zeyrek ve Ayasofya, sonra Sahn-ı Seman ve daha sonra bunlara öğrenci hazırlayan Musıla-ı Sahn (Tetimmme) medreselerini kurdu. 8 medreseden oluşan Sahn-ı Seman lisans seviyesindeydi. Yine 8 medreselik Musıla-ı Sahn tam akademik lise olmasa da idadi olarak kabul edilirler.
Medrese sayısının artması teşkilatlandırmayı getirdi. İlk teşkilatlandırmayı Y. Bayezid, okutulan ders esasına göre derecelendirme şeklinde yaptı. II. Murad da aynı şekilde ikinci teşkilatlanmayı yaptı. Asıl teşkilatlandırmayı ise Fatih gerçekleştirdi. And. Selçuklu ve beyliklerden intikal edenlerle kendinden önce yapılan Osmanlı medreselerini düzenlerken okutulan dersleri, kuruluş zamanı, müderris maaşı, kurucu statü, şahsiyet ve ünvanlarını da dikkate almıştır. Derecelendirme şöyledir ;
Haşiye-i Tecrid : Müderris günlüğü 20-25 akçedir.
Miftah : Müderris gündeliği 30-35 akçedir.
Kırklı Medrese (Telvih Medrese) : Müderris gündeliği 40 akçedir.
Hariç Elli Medreseler : Kırklılardan bir derece yüksektir.
Kırklı ve Hariç elli medreseler And. Selçuklu ve beyliklerden hükümdar, hükümdar ailesi, vezir ve ümeranın yaptırdığı medreselerdir. Dahil medreseler ise Osmanlı padişahı ve ailesinin yaptırdığı medreselerdi. Bunlardan sonra en yüksek tahsil yolu Sahn-ı Seman’a geçilirdi. Musıla-ı Sahn (Tetimme) ise dahil medreselerdi. Fatih, kendi yaptırdığı Sahn-ı Seman’ı medrese teşkilatının en üst kademesine koymuş ve şöyle sıralamıştır ;
1. Medrese : Müderris Ali Çelebi Veled-i Molla Yegan 50 akçe, muid 5 akçe alır. 2 öğrenci vardır
2. Medrese : Müderris Mevlana Ahi günde 50 akçe, muid 5 akçe alır. 5 öğrenci vardır.
3. Medrese : Müderris Kadızade Mevlana Kıvamüddis’tir. 30 zavaidden, 50 akçe medreseden alır.
4. Medrese : Müderris Mevlana Arap günlük 60 akçe alır.
5. Medrese : Müderris Mevlana Abdurrahman Çelebi’dir.
6. Medrese : Müderris Sinan Kirmasti 50 akçe alır. Sonraki müderris 80 akçe almıştır.
7. Medrese : Müderris Mevlana Lütfi’dir. Günlük 50 akçe alırdı.
8. Medrese : Müderris Mevlana İzari Çelebi günlük 50 akçe alırdı.
Musıla-ı Sahn’lar kurulunca ilmiye teşkilatı Fatih devrine şu şekli aldı :
Haşiye-i Tecrid , Miftah , Telvih ( Kırklı ) , Hariç Elli , Dahil (Musıla-ı Sahn) , Sahn-ı Seman
Fatih kanunnamesinde ilmiyenin başkanı Şeyhülislam’dı. Fakat Şeyhülislam doğrudan müderrislik yapamazdı. II. Bayezid da İstanbul’da yaptırdığı külliyede öğretim görevini Şeyhülislam Ali Cemali Efendi’ye verdi. Ama bu mümkün olmadığından onun yerine vekil tayin edildi. Böylece Meşihat makamında “Ders Vekaleti” kuruldu. Medrese teşkilatı Kanuni’nin Süleymaniye medreseleriyle tamamlanmıştır. Kanuni ; bir tıp medresesi ve darüşşifa, Riyaziyat’a mahsus 4 medrese, Hadis alanında lisans üstü ihtisas medresesi (Daru’l-Hadis) kurdu. Fatih gibi, yüksek dereceli Süleymaniye medresesine öğrenci hazırlayan Musıla-ı Süleymaniye (Tetimme) medresesi kurdu. Kanuni devrinde öğretim ; dahil medreselerden sonra iki kola ayrıldı. Sahn-ı Seman’da Hukuk, İlahiyat, Edebiyat öğretimi , Sülemaniye’de ise Riyaziyat ve Tıp öğretimi yapılırken hepsinin üstünde de “Hadis” alanında lisansüstü öğretim vardır. Süleymaniye’nin yapılmasıyla medreseler şöyle sıralanmıştır ;
* İptida-i Hariç, * Hareket-i Hariç, * İptida-i Dahil, * Hareket-i Dahil, * Musıla-ı Sahn, * Sahn-ı Seman, * İptida-i Altmışlı, * Hareket-i Altmışlı, * Musıla-ı Süleymaniye, * Hamise-i Süleymaniye, * Süleymaniye ve * Darü’l Hadis şeklinde sıralama yapılmıştır.
Küçük farklarla 20. yy’a kadar gelen bu sıraya Haşiye-i Tecrid, Miftah, Kırklı medreseleri dahil değildir. Bu sıralama İstanbul , Edirne ve Bursa için geçerliydi.
Öğretim Programı : Kuran, Hadis, Arapça ilk zamanlardan itibaren camilerde öğretilirdi. Fıkıh ve İlahiyattaki gelişmelerle bu konularla ilgili dersler de camilerde okunmaya başlandı. Bazı camilerde bunların hepsi bir arada bazılarında ise biri veya birkaçı okutuluyordu. Bu İslami ve lisani bilimler dışında akli bilimler de okutuluyordu. Mesela El-Ezher camisinde Tıp okutulduğu söylenir. Felsefe ise camiye girememiştir. İspanya’da okutanlar cazalandırılmıştır.
Medreseler Fıkıh için kuruldular. Şiiler “dar’al ilm”, Sünniler ise medreseyi kurdular. Hatta 4 sünni mezhebi için ayrı medreseler kurulmuştur. Ayrıca hadis okutulan “Dar’al-Hadis”ler kurulmuştu. Fıkıhtan sonra Kuran, Hadis, Tefsir, Kelam, Feraiz gibi İslami; Nahiv, Sarf, Lugat, Ma’ani, Badi, Beyan, Adap gibi lisani; Hendese, Mantık, Hikmet, Tıp, Heyet, Felsefe gibi akli bilimler de medreseye girdi. Birçoğunu beraber okutan veya birini, birkaçını okutan medreseler vardı. Misal Selçuklu’da Konya Sırçalı medresede Fıkıh; İnce Minareli’de Hadis; Çankırı, Kayseri , Sivas’ta Tıp; Kütahya, Kırşehir’de Heyet ve Nücum okutulurdu. Osmanlı’da Bursa’da Daru’t-Tıp, Edirne’de Daru’l-Hadis adlı medreseler vardır.
İslam dünyasında medresede genelde İslami bilimler okutulurdu. Müspet bilimler ikinci plandaydı. Müspet bilimler genelde özel eller, rasathaneler, hastahanelerce öğretilirdi. Ama 12. yy.’da Türk-Moğol etkisiyle Türkistan ve Maveraünnehir’de müspet bilimlere ilgi arttı. 15. yy.’da da Timurluların teşviğiyle müspet bilimlerde önemli gelişmeler oldu.
Osmanlı’da medreseye sıbyan okulunda, darul hüffazda veya evde özel olarak okuma-yazma öğrenen ergen gençler alınırdı. Okuma-yazma bilmeyen de alınabilirdi. Kaydolan öğrenci medrese imarethanesinde yer, içer, barınırdı. Tam yatılılık ve öğrenciye burs vardı.
Fatih’e kadar derslerin sırası ve sınıf, devre sisteminin olup olmadığı tam bilinmemektedir. Fakat müspet bilimler olmasına rağmen genelde İslami bilimlerin okutulduğu bilinir. Uluğ Bey’in ölümüyle XV. yy. ikinci yarısında Semerkand ve çevresinden gelen alimlerle müspet bilimler önem kazandı. Süleymaniye medreselerinin kurulmasıyla takviye olan müsbet ilimlerin önemi XVI. yy.’da da korundu. Fatih devrinde kabul edilen esaslara göre İptida-i Hariç’te icap ederse okuma-yazmadan sonra ilk din bilgileri (ilmihal), Kuran, Yazı, Dört İşlem öğretilirdi. Sonra hariç ve dahil medreselerde Makademat-ı Ulum denen Sarf (Gramer), Nahiv (Sentax), Vaz, İştikak-ı Tesis ve Şerhi (Geometri), Hesap, Münazara, Mantık v.b. dersleri Sahn-ı Seman’da Kelam, Feraiz, Fıkıh, Usulü Fıkıh, Tefsir, Edebiyat ve Darul Hadis’te Hadis ile Usulü Hadis okutulurdu. Bunlar herbiri için esas tutulan bir veya birkaç kitaptan takrir yoluyla okutulur, dersler kitap adlarıyla anılırdı.
Bu yazı Tarihçi Talha Gönülalan’a aittir.