1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı “Gülhane Hattı Hümayunu” olarak ta bilinir.
Bu ferman, İstanbul’da bütün yabancı elçilerin, devlet erkânının, ûlemanın, gayrimüslimlerin ruhanî temsilcilerinin ve halkın önünde okunmuş olup “adaletnâme” niteliği taşımaktadır.
Tanzimat Fermanı’nın ilanındaki amaç, devletin güçlenmesi, ülkenin kalkınması ve ülkede huzurun yerleşmesiydi. Sırbistan’ın özerk duruma gelmesi, Yunan isyanı ve sonrasında bağımsız bir Yunan Devleti’nin kurulması, Rusya’nın Panislavist politikası ve Balkan milletlerini tahriki, Batılı Devletlerin Osmanlı himayesindeki azınlıklara yönelik reformlar yapılması isteği ve baskıları Osmanlı devlet adamlarını en çok düşündüren olaydı. Bu nedenle tüm halkın, kanun önünde eşitliğine dayanan hukukî bir sisteme kavuşma isteği, Tanzimat devrinde en önemli ilke olarak ortaya çıkmıştır
Fermanda, adalet ve refah ilkesiyle Müslüman ve gayrimüslim bütün halk eşit tutulmuş, tebaaya ırk ve din tefrik edilmeden sağlanacak can ve mal emniyeti, iltizam usulünün kaldırılarak herkesin gelirine göre vergi vermesi, askere alma usulünde de değişiklik yapılarak her bölgeden hizmete alınanların belirli bir süre için askerlik yapması, mahkemelerin açık olması, yargılamanın açıkça yapılması, kimsenin hakkının yenmemesi, adlî ve mâlî mevzuatın Meclis-i Ahkam-ı Adliye’de, askerî mevzuatın Daru’ş-Şûra-yı Askerî’de kanunlara uyacağına dair padişahın yemin etmesi, ulema ve sülaleden de bu hususta yemin alınması, geçim sıkıntısı çeken memurların maaş vaziyetinin düzeltilmesi, rüşvet alma ve rüşvet verme gibi zararı aşikar şeylerin önüne geçilmesi gibi hususların düzenleneceği vaat ediliyordu.
Tanzimat Fermanı teorik olarak bireyin statüsünü, Osmanlı Devleti vatandaşı olmaktan kaynaklanan haklarına ve ödevlerine dayandıran ve bireyle devlet arasında yeni ve doğrudan ilişkiler kuran bir yapının oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Tanzimat Fermanı ile geleneksel yapıdan anayasal düzene geçişin adımı atılmak istenmiş, devlet içindeki ayrılıklara son verilerek huzurun sağlanmasına çalışılmışsa da, daha fazla hak istemeye alışmış azınlıklar tatmin olmamış, Batılı Devletlerinde desteğiyle ayrılıkçı faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Her azınlık ayrı bir devletmiş gibi hareket ederek kendi cemaatlerini hâkim duruma getirmenin mücadelesini vermişlerdir.
Tanzimat Fermanı ile birlikte bütün gayrimüslimler eşit bir hüviyete bürününce, Rumlar bundan büyük bir rahatsızlık duymuşlardır, çünkü Rumlar Tanzimat Fermanı’ndan önce devlet protokolünde diğer gayrimüslim toplumlardan daha fazla haklara sahiptiler. Ferman gereği bütün gayrimüslimler eşit tutulunca, Rumlar: “Devlet bizi Yahudilerle eşit kıldı, biz İslam’ın üstünlüğüne razıydık” diyerek tepki göstermişlerdir.
Tanzimat Fermanı sonrasında Ermeniler, büyük faydalar temin etmişlerdir. 1 Mart 1849’da İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen bir rapora göre, Ermeniler Türklerden sürekli toprak satın alıyorlardı. Ayrıca Ermeniler ticaret, bankacılık ve imalatta Yahudileri geçerek üstün bir duruma gelmişlerdir.
Yahudiler ise ferman sonrasında ticaret, bankacılık ve imalattaki üstünlüklerini Ermenilere kaptırmışlar, imparatorluktaki önemlerini kaybetmişlerdir.
Netice itibariyle söylemek gerekir ise: Tanzimat Fermanı ile gayrimüslimlere çok geniş haklar verilmiş, verilen bu haklar Batılı Devletlerin kendi siyasî ve iktisadî çıkarlarını, azınlıklar vasıtasıyla korumalarına imkan sağladığı gibi, Batılı Devletlerin azınlık haklarını bahane ederek sık sık içişlerimize karışmalarına zemin hazırlamış, bu durum ise Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecini hızlandırmıştır.
Mehmet Deri’ye ait bir çalışmadır.
Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgileri www.tarihonline.com sitesinde bulabilirsiniz.